21.12.11

Emek, emek istiyor

Ben sinema denen şeyi ilk kez Emek Sinemasında gördüm.
Yılını, yaşımı tam  hatırlamıyorum ama başka şeyler hatırlıyorum. İstiklal caddesi henüz trafiğe kapatılmamış, ıslak, çamurlu bir gün, beni tostoparlak gösteren  pembe montum var üstümde, galiba ilk kez Beyoğlu'ndayım, altın rengi perde, hışır hışır yukarı doğru toplanarak açılıyor. "Neden perde var?" diye ablama soruyorum, "Şşşt  sesiz ol, böyle olması gerek de o yüzden." diyor. Tavanlardaki bezemelere, balkona,avizeye, devasa mekana bakıyorum "Demek sinema bu ve  böyle olması gerek" diyorum içimden. Uzunca bir süre bütün sinemalar böyledir  sanıyorum.


Bazı binaları mimarları yapıyor, bazı binaları kimin nasıl yaptığı belli değil,  bazı binaları ise, anılar, orada geçen  yaşamlar, tanıklık ettikleri olaylar, yeniden inşa ediyor .  
İşte  Emek Sineması bu üçüncü gruba giriyor. Elbette bir mimarı, dönemini yansıtan bir mimari karakteri de var  ama en önemli özelliği anılardaki yeri, nasıl denir 4. boyutun ona kattığı şeyler. Her şeyin her an değiştiği,silindiği, dönüştürüldüğü bir dönemde kaybedilmeyecek kadar değerli  bu özelliği.
Emek Sinemasını değil de  Kişilerin Emek Sinemasını  anlatmak için sosyal medyada, çeşitli sayfalarda dolandım. Ben bu gün  kişiler üzerinden Emek Sinemasının hikayesini okudum.  Gördüm ki, sadece ben değil pek çok kişi kişisel almış Emek Sinemasının sökülmesini, sonra nasıl olacağını kimsenin bilmediği bir yöntemle yepyeni bir binada birleşmesini. Bazıları ona  sahip çıkmaya çalışmış, bazıları da anılarına.


·         "İstiklal caddesi üzerinde değil, Yeşilçam sokağındadır gerçi. Çalışanları da süperdir bu sinemanın. Müdürü  Hikmet Bey mesela, sonra kafeteryacı Suheyla hanım*, tuvaletçi çingene teyze, biletçi sarışın teyzeler, komik ceketli yer göstericiler. Hepsi senelerdir orada çalışır, yeterince sadık bir izleyiciyseniz, yani sadece orada oynadığı için saçma sapan filmlere gidecek kadar obsesifseniz, sizi mutlaka tanır, selam verirler. Filmden önce de yan taraftaki Han cafeden tost alınışsa eğer ,İstanbul'daki en süper sinema deneyimi olur bu. (Tramell,04.04.2002 )(Ekşi Sözlük)
·         Özlemiştim / özlemimi giderdim; [gişedeki kadın tam bi karakter oyuncusu( tadzio, 06.06.2002 18:05)

·         .. eğer gözünüz bozuksa en iyi yer 11. sıranın ortalarıdır.. (sezgi, 11.01.2003 23:48) 

·         Emek Sinemesı'nda en son "Körlük" filmini izledim ve sonra hepimiz emek körü olduk. (Simla Sunay)

·         Bir gece yolculuğu sonrası tüm uykusuzluğumu 2 seans üst üste bilet aldığım Emek sinemasında atmıştım.Evsizlerin evidir Emek.../ atasay koç

·         Küçükken, sahnenin üstündeki kocaman süslü e harfine ağzımın suyu aka aka baktığım, "benim ismimin bas harfini koymuşlar herkes onu görüyo" diye salak salak mutlu olduğum, çocukluğumun eşanlamlılarından  biri.(dumspirospero, 30.01.2003 02:31)

·         EMEK'e her gittiğimde bir sinema salonuna değilde,Viyana'da Mozart konserine gelmiş gibi hissederdim VE zamanda yolculuk başlardı/ (Nedim Yüksel Çakır)

·         Güzel sinemadır ama gişedeki kadın o kadar nemruttur ki her gidişimde gerilirim, onun o nemrut ve azarlar gibi konuşan havasına karşı kaşlarımı çatarak bilet isterim.(endoplazmikretikulum, 19.11.2003 01:06)

·         ...üst katta görev yapan ve "bir yana kayarsanız her şey yoluna girecek" repliğiyle gönüllere taht kuran bir amca vardır, kendisine saygım sonsuzdur.(maxmad, 19.04.2008 01:54 ~ 23.04.2010 13:28)

·          ‘Emek yoksa ben de yokum! (Atilla Dorsay)

·         Festivalde film seçerken önce filmi beğenir sonra Emekte seansı kaçta diye bakardık. Emek sağlam değil diye yıkılacaksa  Suadiye'de bilmem kaç milyon dolara satın alınıp Saray Muhallebicisi yapılan binayı bir kontrol etsinler.Bina istiridye ve metal pasından imal edilmiş.Resimleri var bende!/ (Metin Adıgüzel)

·         60'ların ikinci yarısında, annemin elimden tutarak beyoğlu'na çıkarıp götürdüğü ilk sinema/(Serdar Benli)

·         Büyükbabamla birlikte gittiğim son film 1993'de Free Willy.. Manidar olmuş "Free". Büyükbabamı hatırlatan mekanlardan Emek./(SakisLeonidis )

·         Hayatımın ilk festival ve gala filmini,yıllar önce bir müzik festivalinde tesadüfen tanıstıgım bir insanla,yine tesadüfen karşılaşarak beraber izlediğim yerdir. ama ne yazık ki filmin ilk bi kaç dakikasını,filmden çok tavanı ve duvarları izlemeye çalışarak kaçırmışımdır. kadıköy süreyya sinemasıyla beraber başka hic bir sinemanın sinema tadı vermemesine neden olan yerdir./ (Ali Emre Sakarya)

·         Genelde Atatürk mönüsü ikram ederdim onlara. Bakardım, yönetmen biraz gerginse hemen benim küçük odama alır, bir bardak rakı ve bir avuç leblebi verirdim. İlaç gibi gelirdi onlara. Tabii bu çok hoşlarına da giderdi. Rahmetli Şakir Bey'i çok severdim. Sinemaya gönül vermiş bir burjuvaydı. Çok ilgi gösterirdi. Rahmetli Onat Kutlar'ın, Hülya (Uçansu) Hanım'ın da çok emeği var festivale. Eskiden alt yazı sistemi yoktu, mikrofonla çeviri yapılırdı. Rahmetli Mengü Ertel birkaç lisan bilirdi. Yanlış çeviri olunca 'Katlettiniz filmi yahu' diye gürlerdi. Onat Kutlar hemen sahneye fırlar açıklama yapardı. Daha birçok anı var zihnimde, onlarla yaşıyorum işte... ......(53 sene Emek Sineması müdürlüğünü yapmış olan Hikmet Dikmen)


·         Sinemaya kafa boşaltmak için değil de kafa doldurmak için giden herkes için emek sinemasının özel bir yeri vardır...
(vanilya, 18.04.2010 23:22 )


·         Candy´i Emek Sineması´nda izleyecektik. Koltuklarımızın yeri iyiydi. Gerçi ben Emek Sineması´nda hangi koltukta otursam iyi yerde oturduğumu düşünürdum. Emek´in üzerimde öyle bir etkisi vardı, orada memnuniyetsiz olamazmış gibi hissederdim.( Özge /filmgibi30yil.com)

·         Piano filmine bilet almıştım. Trafiğin aşırı sıkışık olması nedeniyle, filme yetişebilecek miyim stresi içine girmiştim. Sonra İstiklal Caddesinde koşturmaya başladım. Koşarken klasik insan trafiğinin yoğunluğu, koşmamı yavaşlatıyordu, ancak ben yine de aralarından kıvrak hareketlerle sıyrılmaya çalışıyordum. Emek sinemasının önünde kimse kalmamıştı. İçimden kesin matineyi kaçırdım diye düşündüm. Ancak Emek sinemasının içinden girer girmez, ortada duran bir adama az daha çarpıyordum. Adamın yüzüyle burun buruna geldiğim anda durdum ve önümdeki adamın gerçek olup olmadığını anlamaya çalıştım. Karşımdaki kişi Harvey Keitel´dı. (Haktan Kaan İçel/filmgibi30yil.com)



·         Emek´çisiydi Hikmet Dikmen. Hoş Emek Sineması´nın işletmecisi Rahmetli İsmet Bey de bir o kadar ince, zarif ve kıymetliydi ama bizi forvet hattında Hikmet Bey karşıladığı için öncelikli muhatabımız oydu. Kendisine ilişkin onca anının içinde, kuşkusuz öğrencilik yıllarımdan kalanı çok kıymetliydi. Bir, malum öğrenciydik ve istediğimiz sayıda filme gitmek için paramız yoktu; iki zaten bazı filmlere bilet bulmak mümkün değildi. Sanırım bir Ettore Scola filmiydi ve balkonda, 10-15 kişilik boş yer kalmıştı. Hikmet Bey, Emek´in önüne çıktı, etrafı kolaçan etti ve sonra, dışarıda bir ümit bekleyen bizleri yanına çağırarak, ´Hadi bakalım, çaktırmadan balkona çıkıp oturun, İsmet Bey´e de görünmeyin´ dedi. Biz de birbirlerini tanımayan yaklaşık 15 kişi, koştura koştura karanlıkta bir yer bulup filmin içinde kaybolmuştuk. Benim için o dönemlerden en unutulmaz, ´en kral´ hareketlerden biriydi bu. Artık Yalova´da ikamet eden Hikmet Abi´mize saygılarımla...(Ugur .Vardan)

·         Ömrümün kahramanını beyazperde de, hırsızları yakalıyor, ikiz kulelerin arasında helikopteri yakalıyor, gerçekten var gibi, havada... görüyorum, orası emek sineması. matrix'e gidiyorum orası emek sineması kaç sene önce star wars yenilenmiş versiyonları ile gösterime giriyor şansa buradayım orası emek sineması, eyes wide shut giriyor gösterime kubrick'e veda ediliyor resmen orası emek, festival emek'te başlıyor bittiği yer yine emek sineması, avrupadaysam yani süreyya yoksa o var, orası emek sineması, süreyya kapanıyor elimizde bir tek emek kalıyor. şimdi de emek sineması kapatılacak diyorlar. demesinler. en beklenen filmler oraya gelsin, filmden önce beyoğlu filmden sonra taksim olsun. perdenin önündeki perde açılsın gürültüyle. festivalin en sıkıcı filmleri balkonda izlensin, utanılmadan uyunsun. emek kapanmasın. yaşasın. yaşasın emek kapanmadı densin...
(ercin, 26.04.2010 23:12 ~ 23:14

·         . ..Bir köşede duran büfeden gazoz ya da "Sinalco-cola", "Grappe-fruits" gibi, zamanın modası olan sodalı içeceklerden alırdınız. Eğer yanınızda kız arkadaşınız varsa, fuayede bir sigara yakardınız. Derken "Gong" çalardı. Emek sinemasının, altın sarısı perdesi, alttan başlayarak, büzüle büzüle yukarıya doğru kalkardı. Bu arada, salonun lambaları söner, projektörler, perdeyi aydınlatırdı. Görsel bir şölendi. West Side Story filmini, Emek Sinemasında seyretmiştim. Gençlerin tel örgüye çıkma sahnesinde, salonun her tarafından, şıkır, şıkır metale tırmanma sesleri gelmişti. Bazı önemli filmleri kaç defa seyrettiğini arkadaşlarınıza sorardınız.


·         Kültür Bakanı'na göre Emek Sineması o kadar eski ki, yıkmaktan başka çare yok. Sanki restore edilemez gibi... Bakan hangi mimarlık ya da kültür kuruluşuna danışmış? Durum çok ürkütücü. O zaman korunacak binaları yıkalım, yerine Miniatürk gibi benzerlerini inşa edip onları mı kültür mirası kabul edelim! Korhan Gümüş/Radikal

·          “Bina şimdi tamamen Hollywood dekoru gibi dış yüzeyi kalmış bir hâle getirilecek. Emek Sineması’nı korumak sadece sinemacılar açısından ‘biz büyük bir salonda film seyredelim’ gibi bir şey değil. Burası bir tarihi taşıyan, o tarihin bütün özelliklerini aktaran bir yapı. Hiç Barcelona’daki, Paris’teki yapılar yıkılabilir mi? Bu yapılar bir kültürel zenginliktir, bir değerdir.”  Gökhan Akçura