30.3.12

Alice, Alice .. She is everywhere..

Algıda seçicilik mi dersiniz, sen Alice  serisini yazarken kafayı Alice'le bozdun mu dersiniz bilmiyorum ama Alice sürekli karşıma çıkıp duruyor.
Sadece Alice de değil, Dodo kuşuyla da sürekli karşılaşıyorum. Bu yaşa kadar böyle bir kuşun varlığından bile haberin olmasın sonra heryerde onu göreye başla. İnanılır gibi değil.
İlk olarak Bologna da şu dükkanda karşılaştım Dodo kuşuyla.

Sonra Oxford da, bir kitapçıda Alice turunu anlatan bir kitapçık üzerinde yine karşılaştık Dodo kuşu ile. (Bu turu kendi imkanlarımla yaptım bu arada, Alice in oturduğu bankı bulamadım ama Lewis Caroll'un hikayeler anlattığı çimenliklerde yürüdüm.)

Son olarak  Oxford ta karşıma çıktı. Doğal tarih müzesinin logosu olarak ve iskeleti ile burun buruna geldim müzeye girince
.

Alice ise başlıkta yazdığım gibi heryerdeydi.
Fuarda Alice üzerine onlarca kitap vardı.  Kitapçılarda raflar Alice ile doluydu.





Sadece kitaplar mı? Bir iskambil destesi üzerinde Alice i görmek şaşırtıcı olmamalı değil mi?


Birde National galeri de Çirkin düşese rastladım. Meğer jhon tenniel  bu resimden etkilenmiş Düşesi çizerken..Laf aramızda bu ikilinin yanına kim gelse, (tuba gibi dünya güzeli bir insan olsa da) bir enteresanlaşıyor :)

Bu kadar karşılaştık artık tanışalım dedim Alice'e .  Zaten tanışıyoruz biz seninle dedi bana. Çay partisinden hatırlıyormuş beni (Alice hayranlığını bilen bir arkadaşım Tim Burton'un Alice Harikalar diyarında filmi vizyondayken sinemalara verilen 5 metreye uzunluğunda  Alice çay partisi panosunu gece ofisteki odama yerleştirerek bir sürpriz yapmıştı bana. Ertesi sabah çığlıklarım binanın dışından duyuluyordu herhalde :)


Ben yine de fotoğraf çekilelim diye ısrarcı oldum.
Ve işte fotoğrafımız.
Bakalım tekrar nerede karşılaşacağız.



BOLONYA İLLUSTRASYONLU COCUK KİTAPLARI FUARI-2012

Bana cennet nasıl olsun diye sorsalar, bol bol çocuk kitabı dolu olsun derim herhalde. 
BICKF benim cennetimdi iste. Fuar boyunca bir günlük tuttum aslına ama onu paylasmayacağım buradan, benim heyecanla birşeyleri kurcalarken kurdugum cümleler hep aynı şeyler oluyor çünkü. 
"AGLAMAK İSTİYORUM" gibi ya da "COK FAZLA ÖMRÜM KALMADI BUNLARIN TAMAMINI NASIL ÖĞRENECEĞİM"  gibi garip cümleler bunlar..Her gün aynı şeyleri yazıp durmuşum günlüğe işte:) Gerçekten de genelde sevinince ağlarım, yaşam da bazen çok uzun bazen çok kısa gelir bana.


Neyse fuarı derli toplu bir şekilde Bir dolap kitap haftasonu ekinde anlattım.
Aşağıdaki resme tıklayınca yeni bir sekmede açılacak dergi. Okunası, ve yorum bırakılası bir dergidir. :) Galiba yorum bırakınca hediye kitap fln da oluyor..



Yazımda yer almayan ama benim etkilendiğim bazı kitaplar ve insanlar oldu. Belki onlar da zaman zaman blogumda anlatılırlar. Özellikle Suzzy Lee yi uzun uzun arastirmak ve paylasmak istiyorum. Bazı insanlar çığır açar ya alanlarında Suzy Lee de öyle biri resimli çocuk kitabı alanında.


Fuarın ben de şöyle bir etkisi oldu, gördüğüm herşyi bir çocuk kitabının içinde hayal etmeye başladım.Evet kabul, biraz hastalıklı bir durum. Ama engel olamıyorum kendime. Neyse geçer yakında ..


Not:Birazdan  birkaç foto ve "bulun şu kitapları okuyun onları" önerileri de ileteceğimdir.



29.3.12

yalnızlık paylaşılmaz


Uzak dur yakınıma
Bu mesafe beni bozar
Kimseler yanaşmasın
Yalnızlık paylaşılmaz...

Roma'daki en yalnız günümde, romanın en yalnız heykelinin hemen dibinden bu sefer kartimiz..

25.3.12

Bolonya

Beyhan"in seyir defteri Italya"nin Bolonya kentinde seyrediyor bir suredir.
Hatirlayamayacagim kadar uzun hikaye Bolonya"nin tarihi, onun yerine bu kentle ilgili sunu soyleyecegim ve hic unutmamak uzere aklinizda kalacak. Bologna,  semsiyeniz olmasa bile yagmurda islanmayacaginiz dunyadaki tek sehir. Butun kenti dolanan sutunlu arkadlara borclu bunu. Belki baska zaman uzun uzun anlatirim Bolonyayi ama simdi gezmek zamani- Henuz arkadlari cizmeye soyunmadim ama fotografta gordugunuz su meydancigi ciziverdim ve gonderiyorum mektup niyetine..


15.3.12

TODAY I AM A BIRD


önce yeni bir pencerede Harry Connick Jr. in Drifting şarkısını bir açalım.


"TODAY I AM A BIRD"

Sırf bu  sözcükleri daha yakından görmek  için günde 10 bardak kahve içebilirim ben.  İçimdeki  dinmeyen  kuş olma (ya da kuş gibi özgür olma) isteği , kahve kokusu ile birleşince zıvanadan çıkarım  iyice.  Hatta çıktım bile.

Yine kendimi  yollara atma arifesindeyim.  Bu cümle , "yolculuğa çıkma arifesindeyim" şeklinde de yazılabilirdi ama benim yaptığım tam olarak kendimi yollara atmak şeklinde bir şey. Belki durduğum yerde özgürleşmeyi beceremediğim için, belki de genlerden bulaşmış bir şey bu,  nedenini bilmiyorum ama zaman zaman bir sebep uydurup gitmem gerekiyor. Nefes almak için gitmem gerekiyor diyorum bir de. Var mı böyle bir cümle?  Ben pek sık söylerim bu cümleyi hatta kısa mesafeler de olsa nefes almak için başı boş sokaklarda yürümem gerekir. Geçenler de bir güzel bahane de uydurdum bu durumuma. "İnsan doğanın parçasıdır falanda filandır, rüzgarı teninde hissetmezse iç dengesini de kuramaz bır bır bır dır dır dır "bu şekilde devam ediyor ve her insanın günün büyük bir kısmını hiç bir şeysiz sokaklarda geçirmesi gerektiğine dair bu cümleler ,hızla takılmadan söylenince inandırıcı gibi geliyor kulağa.

Neden uzaklara gitmeye çalıştığıma bir açıklama getirecek olursak. Başka kültürler falan da filan diye başlıyordum anlatmaya eskiden. Artık anladım ki ilgisi yok bununla. Yine benim o lanet özgür olma hissim ile ilgili bir şey bu da. Gitmek yeterli değil tek başına, kök salamayacak bir ortam olmalı yani sürüklenmeliyim bir nevi ve gittiğim yerde  ev hissi olmamalı.
Ev, geri dönmek isteyecek kadar özleyebileceğim bir tanıma erişmeli yolculuk boyunca bu nedenle olabilecek en kötü koşullara maruz kalmalıyım. Şu: "Ancak hava yüzüme yüzüme vurduğunda yaşadığımı hissediyorum" halleri geçene kadar evsiz, yersiz olmalıyım. Her halde feci şekilde açıkladım bu kendimi yollara atma durumumu. Tüm samimiyetimle durum budur arkadaşlar.

Pek bir garip durum bu değil mi.. Dahası var. Sokakta kendimi en yakın  bulduğum şeyin evsizler olması, mülkiyet,para pul,  sahiplik ile ilgili duygularımın pek bir zayıf olması zaman zaman korkutuyor beni.  Sokakta yaşayanları , yaşamak zorunda olan insanları, bunu yapabilenleri bir an, birkaç saniye , anladığımı hissediyorum sonra korkularım kaplıyor hislerimin üzerini  ama tam olarak yok edemiyor onları. Bu his nedeniyle ben böyle ara ara gidiyorum işte. Sonra içimde, kafamı sokacağım bir ev altına sığınacağım bir çatı olsun hissi ile kavrularak eve dönüyorum. Komik komik cümleler kuruyorum. Evimin kıymetini bileceğim, yemek yapacağım, kendimi sokaklara atıp atıp durmayacağım şeklinde.

Neyse, hisler buydu, gelelim olaya.. Ben yine gidiyorum. Bir sürü bahane buldum bu  son "gitme" me. Hatta ilk başta tamamen  uydurmuştum o sebepleri ama sonra gerçek oldular. Kendim de şaşırdım bir kaç noktadan bağlandı birbirine planlar. Benim başıboş dolaşma planım iş gezisine döndü bir anda  de ev hissi gibi birşey özgürlük planımı bozabilir diye aralara belirsizlikler koydum neyse ki. Küçük sefillikler diyelim. Evi, kök salmayı özleyene kadar on the way again gezecek biraz. Yarın itibariyle ben bir kuşum.