29.4.12

bir blog bu kadar ihmal edilir mi?

Edilmez tabi ama mazeretim var.Tüm bu haritaları ezberlemekle meşguldüm :)
Sağım solum olmadığını söylemiş miydim daha önce. "Yön duygum yoktur" dan biraz daha kötü bir şeydir bu. Her an her göz kırpmada ne yöne gittiğini unutmak gibi bir şeydir hatta daha da fecisidir. Beş dakika da bir kontrol etmeyi, yeniden keşfetmeyi gerektirir. Genelde gidilmesi gerekenin tam tersi yöne giderim hislere bırakınca kendimi.Bazen sırf oyun olsun diye böyle yaparım. Ben bu halimle dünyayı gezmeye çalışıyorum işte. Galiba bu nedenle normal (bana göre normal) bir insanın okuyabileceğinden çok daha iyi harita okurum.Bu konuda  benim kadar iyi olanı görmedim daha. Gözler görmeyince kulakların çok iyi duyması gibi bir şey herhalde  diyorum. 


Ne zaman bir haritaya baksam başımın dönmesi geçer, ben haritayı döndüre döndüre ilerlerim üstüne. Yolumu hiç şaşırmam bir haritaya bakarsam. Haritam yoksa da uzay boşluğunda gibi kalı veririm ortada. Haritam varsa ve gidecek yolum da varsa bloğumu biraz ihmal ederim :)

14.4.12

keşifler

"gezmek" uzerine soylenmis ne kadar soz varsa hepsini pek severim.."gezmek kendini bulmaktir" gibi birsey de vardi mesela. benim icin gecerli degildi pek ..ben gezerken kendini kaybedenlerdendim..kaybeden, kaybolan birseydim ...ama bir vakitten sonra insan gercekten de kendini bulmaya basliyormus gezilerinde.. bugun topragi ne kadar sevdigimi kesfettim.. ruzgar esince usursun ama birazdan gunes cikar nasilsa diye beklersin ya.. o bekleme anini sevdigimi kesfettim.. ruzgarli ama ara ara gunesli bir gunde kucagimda bir kedi ile bir bankta uyuklamaktan keyif alabilecegimi farkettim.. uff beyhan yen artik su kedi korkunu dedim :)


3.4.12

bir kitabın sınırları

Yolda da olsam, işimi aksatmam :)
Bu hafta Dipnot tabletteki "beyhan'in seyir defteri" köşemdeki yazım..


Kitabın iki sayfasını birleştiren ya da ayıran şu çizgi var ya, daha önce hiç üzerinde düşünmediğim bir çizgidir o benim. Hatta sakındığım çizgidir. Çabuk kurtulayım oradan diye kitabın o çizgiye yakın kelimelerini daha bir hızlı okurum. Bazı kitaplar vardır hele sımsıkı ciltlenmiştir tam açılamaz sayfaları bu nedenle, bu tür kitapları  açıp elimle üzerine bastırırım tüm gücümle ama nafile. Bir sınır tanımlar bu çizgi, “hoop burada dur”  der sanki. Ben de dururum orada. Suzy Lee diye biri durmamış,  O da sınır demiş bu çizgiye ama sonra o sınırı aşmanın bin bir yolunu bulmuş. “Suzy Lee de kim şimdi?” diye soruyorsunuzdur eminim. “Nereden buluyorsun bu insanları?” diye soran ve gerçekten merak eden bir arkadaşım var. “Ben onları bulmuyorum onlar beni buluyor diyorum” gülüyoruz. İnanmayacaksınız ama Suzy Lee buldu beni. Benim haberim bile yoktu Bolonya’da çocuk kitapları fuarında “Eyes wide open” isimli bir sunumda onunla karşılaşacağımdan. Neyse iyi de oldu gözlerim ardına kadar açıldı


 Suzy Lee bir yazar, tek kelime yazmadan çok şey anlatabilen bir yazar ve şu bahsettiğim sınırları sorguluyor kitaplarında. Kitabı içindekilerden biliriz ya, Suzy Lee için bu yeterli değil, kitabı; içi, dışı, boyutu, onu tutuş yönü, sayfalarını açma yönü, hızı gibi akla gelmeyecek başka boyutlarıyla ele alıyor.
Küçük bir kız çocuğunun denizle tanışmasını anlatan “Wave” isimli kitabında, (ki beni en etkileyen kitabı )( ki dikdörtgen şeklindeki kitabı yatay tutuyoruz ve kısa kenarından acıyoruz sayfaları ) (ki bu parantezler sonsuza kadar devam edebilir sanki)  ilk birkaç sayfa boyunca denize yaklaşamıyor küçük kız. Ne olduğunu bilmediği için korkuyor. Sayfanın solundan gri kumun üzerinden denize merakla bakıp duruyor. Sayfanın sağında ise masmavi köpük köpük bir deniz var. Sonra merakı galip geliyor, cesaretini topluyor aradaki çizgiye yaklaşıyor. Dalga geliyor, kız geri kaçıyor, sayfaları birleştiren (yok yok burada ayıran desem daha doğru galiba)çizgi bir sınır sanki dalga o tarafa geçmiyor, kız kurtuluyor dalgadan ve beni ıslatamadın dercesine dil çıkarıyor, dalga geçiyor dalgayla  ama sonra merakına yenik düşüp tekrar yaklaşıyor denize, çizginin diğer tarafına geçiyor, köpük köpük sularda oynuyor keyifle. Böylesine eğlenirken daha büyük dalgayı fark edemiyor ve sırılsıklam oluyor, deniz oluyor.

Kitap bu kadar, şu anlattığım karelerden ibaret ve dediğim gibi tek bir satır yok bu kitapta. Nasıl oluyor da  40 sayfada hayatı böylesin basit ama doğru anlatmayı beceriyor  Suzy Lee hiç bilemiyorum ama bir kitabın sınırlarının nasıl aşılacağını biliyorum artık.
Diğer kitaplara gelince onları böyle uzun uzun anlatamayacağım alın okuyun derim ama kitabı nasıl tutacağınız konusunda yardımcı olmak isterim.
“ Shadow” da aynı dikdörtgen boyutta kitabı yine yatay tutuyoruz ama bu sefer uzun kenar ekseninden çeviriyoruz sayfaları. “Mirror” da ise … çok karışık oldu değil mi böyle sözle anlatmaya çalışınca tam şu resimde göründükleri gibi basit bir şey aslında.


Görsel dünyayı seviyorum, Suzy Lee yi seviyorum gezmeyi seviyorum, hep yolda olmayı seviyorum. Bu haftaki yazımı Edinburgh’a doğru yol alan bir trenden gönderiyorum. Bakalım orada neler, kimler bulacak beni. Sevgiler
beyhanislam.twitter.com